Mahkemenin, uzman doktora 3 ay uzaklaştırma kararı vermesiyle süreç daha da karmaşık hale gelirken, perde arkasında büyüyen asıl sorun ise hâlâ çözülmüş değil: Hasta mağduriyeti.
Hastanenin uzun süredir birlikte çalıştığı ve çekim işlemlerini sürdüren firmanın sözleşmesi feshedildi. Firma cihazlarını toplayıp hastaneden ayrıldı. O dönem merkezde iki cihazla hizmet verilirken, şimdi yalnızca tek cihaz çalışıyor. Bu da demek oluyor ki bir hafta ya da on gün sonrasına randevu verilen hastalara artık 3 ay, 4 ay, hatta 5 ay sonraya gün verilebiliyor.
Kamuoyuna yansıyan iddiaların gölgesinde, medikal etik tartışmaları arasında, açıklamalar birbirini izledi. Sağlık Bakanlığı “mağduriyet yok” dedi, Medikal Fizik Derneği benzer yönde görüş bildirdi. Ancak bu açıklamalar, randevusunu aylar sonra alabilen hastaları ikna etmeye yetmedi. Konuya ilişkin uzman müfettişler hastaneye gönderildi, şu anda derinlemesine bir inceleme yürütülüyor. Herkesin gözü o raporda.
Ancak bu süreçte gözden kaçmaması gereken hayati bir gerçek var: Hasta, bu kaotik tablonun merkezinde ve en savunmasız konumda. Ne akademik çekişmelerin, ne karşılıklı iddiaların, ne de kamuoyu açıklamalarının telafi edemeyeceği bir mağduriyet bu. İnsan sağlığı gibi temel bir konuda sistemin nasıl savrulabildiğini ve hastaların nasıl görmezden gelinebildiğini hep birlikte izliyoruz.
Muğla’da yaşanan bu olay, sadece bir hastaneye ya da bir uzman hekime dair değil. Türkiye’de sağlık hizmetinin kriz anlarında nasıl aksayabildiğinin ve en çok zararı kimin gördüğünün resmi. Cihaz eksikliği yüzünden teşhisi geciken hastalar, randevu alamayan onkoloji hastaları, bir tarih alabilmek için çaresizce bekleyen insanlar…
Her şeyin ötesinde, bütün bu tartışmaların dışında tutulması gereken tek gerçek var: Hasta mağduriyeti. Ve bu mağduriyet, her açıklamadan, her iddiadan, her savunmadan daha yüksek sesle konuşuyor... 13.05.2025
Sevgilerimle
Gazeteci Ali ERTURAN
gazetecialierturan@gmail.com